Ümit KIVANÇ
Acımasızlık ve zulüm çeşitlemeleri bahsinde geçmiş rekorlarına rekorlar katan İsrail Ordusu’nun dünyanın vicdanlı insanlarını perişan eden yeni marifeti, 21. yüzyıl tarihinde bir dönüm noktası sayılır mı? Neden? İsrail Ordusu şimdiye kadar nice katliamlar yaptı, sırf şu son sekiz ayda, yarısına yakını çocuk otuz altı bin insan öldürdü, iki milyon insanı ya yerinden etti ya aç-susuz bıraktı ya ikisi birden, her hâlükârda hepsini hastanesiz, eczanesiz, fırınsız, bakkalsız, manavsız, kasapsız bıraktı. Tamam, Nuseyrat Mülteci Kampı’na düzenlenen rehine kurtarma operasyonunda tek hamlede 210 ölü, 400 küsur yaralı az değil; yine de İsrail Ordusu sözkonusu olunca bu niye böyle tarihte dönüm noktası falan sayılacak kadar büyük hadise olsun? Bu operasyon etrafında oluşan insanlık manzarası ne yazık ki böyle bir ihtimale işaret ediyor.
Ne oldu, hatırlayalım. Nuseyrat Mülteci Kampı, Gazze şeridinin neredeyse tam ortasında yeralan bir yerleşim birimi. Kuzeye, Gazze şehrine (artık “yıkıntılarına” demek lazım galiba) yakın (9-10 km), güneye, Han Yunus’a daha uzak (16-17 km), deniz kıyısına da yürüyerek 10-15 dk mesafede. Kampta otuz-kırk bin kişi yaşıyor. “Kamp” deyince genellikle sıra sıra çadırlar, konteynerler falan aklımıza geliyor; oysa Filistin topraklarında “mülteci kampı” diye adlandırılan yerleşim yerleri, bizim büyükşehirlerde artık geçmişte kalmış sayabileceğimiz, ikinci evredeki gecekondu semtlerini andırıyor: yani büyük bölümleri, zaman içinde, derme çatma da olsa inşa edilmiş evlerden, hattâ apartmanlardan oluşuyor, sokakları, caddeleri, çarşıları, dükkânları var. Ama buralarda kendine yeterli, doğru dürüst bir şehir hayatının sürdüğünü söylemek mümkün değil. Zira işsizlik yoğun; elektrik kesintileri ve temel ihtiyaçların karşılanması için hep yardımlara bağımlılık ve geleceğe dair belirsizlik insanların hayatla ilişkisini bozuyor. Mülteci kamplarında Birleşmiş Milletler ve özellikle BM’ye bağlı Filistinli mültecilere destek kuruluşu (Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı) UNRWA’nın kurduğu, işlettiği kurumlar bulunuyor. Nuseyrat’da da -yakındaki başka mülteci kampıyla ortak- yemek dağıtım merkezi ve on beş okul var.
Gazze, evet, Filistin toprağı, ama İsrail işgali altındaki başka yerlerden gelme Filistinliler hâlâ mülteci statüsünde yaşıyorlar. Toprağı gasp edilmiş ve bir gün geri dönme umudu taşıyan, bu yüzden daha çok öfkeli ve gerilimli mülteci kampı sâkinleri arasında militanlığın gelişmesi şüphesiz daha kolay. Bu yüzden bu kamplar sık sık İsrail Ordusu’nun hışmına uğrayageldi.
Nitekim Hamas’ın 7 Ocak saldırısına karşı İsrail Ordusu’nun giriştiği etnik temizlik ve soykırım harekâtının başından itibaren Nuseyrat da epey bombalandı, epey zayiat verdi. İsrail harekâtının ilk günlerinden belki hatırlarsınız, minaresi yıkılmış cami vardı, sık paylaşılan; o buradaydı işte. 8 Haziran katliamından iki gün önce de, İsrail Ordusu Nuseyrat’ta Gazze’nin başka yerlerinden kaçan insanların sığındığı okulu vurmuş, dokuzu çocuk, üçü kadın, otuz üç kişiyi öldürmüştü. İsrail saldırıdan sonra öldürdüklerinden dokuzunun Hamas militanları olduğunu ileri sürmüş, yani öteki insanları boşu boşuna öldürdüğünü de yıldırma taktiği ve meydan okuma bâbında ilan etmişti. (UNRWA’nın Gazze’de açtığı 300 kadar okul, İsrail harekâtının başlamasıyla birlikte zorunlu olarak tatil edildi ve Gazze içi mültecilerin sığınma mekânları olarak kullanılmaya başlandı.)
8 Haziran 2024 günü, İsrail Ordusu, bir tür Truva Atı taktiği kullanarak Nuseyrat’a daldı ve bu muazzam gelişkin istihbarat ve akıllı silahlar vs. devrinde hiç de zorunlu sayılmayacak çapta dehşet yaratarak dört rehineyi kurtardı. Nuseyrat’ın iki ayrı yerinden alınan rehineler, Hamas (ve belki eylem birliği yaptıkları başka örgüt) militanlarının 6 Ekim 2023 günü bastıkları müzik festivalinden kaçırdıkları kişilerdi.
Truva Atı nereden çıktı? İsrail Ordusu, kalleşçe bir taktikle, bundan böyle ortada dolaşacak bilumum yardım kamyonlarını Filistinlilerin gözünde baştan şaibeli ve tehlikeli hale getirmeyi de şüphesiz amaçlayarak, sivil yardım kamyonu süsü verilmiş bir (belki iki) araca askerlerini doldurdu, böylece direnişle karşılaşmadan, tehlikesizce gireceği yere girdi, rehineleri kurtardıktan sonra, etrafa ve -muhtemelen helikopterlerden- önüne çıkan her şeye ateş açarak, bomba atarak yolunu açtı ve kendi güvenli bölgesine geçti. Bu arada, ABD ordusunun Filistinlilere yardım için kurduğunu iddia ettiği metal konstrüksiyon iskelenin yanıbaşından helikopter kaldırarak rehineleri Gazze üzerinden aşırıp İsrail’e taşıdı.
Operasyonda öldürülen, üçte ikisi çocuk ve kadın sivillerin sayısı henüz kesin değil. İlk bir saat içinde iki ayrı sağlık merkezinde 210 ceset sayılmıştı. Katliam günü başka yerlerde öldürülenlerle birlikte bu sayı 274’e kadar çıktı. Ne kadarı Nuseyrat’taki katliamda, henüz ayırt edemiyoruz. 210 sayalım.
İsrail Ordusu’nun, dört rehineyi kurtarmak için pekâlâ tereyağından kıl çeker gibi bir operasyon yapabilecek donanım ve kabiliyete sahipken niçin böylesine büyük dehşete yolaçtığı elbette meşrû soru. Fakat katliamın ertesinde, belirtmeliyim ki ben de dahil birçok insan, nutku tutulmuş halde kalakalırken, dünyanın birçok yerinden İsrail destekçileri, belki daha fenası, “tarafsız” gözüken birçok kimse, dört kişinin kurtarılması için iki yüz kişinin katledilmesinin son derece meşru olduğunu iddia etmeye koyuldular. Daha kötüsü de vardı: bu olayda başından beri feci sınav veren Batı basını, rehinelerin kurtarılmasını haberleştirirken, katledilen onca insandan ya sözetmiyor ya da bunu satır arasında, haberin dibinde küçücük falan geçiştiriyordu. Kullanılan ifadeler yüz kızartıcı, sinir bozucuydu.
Düşünün, CENTCOM’un (ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı) “bizim iskeleyi kullanmadılar, biz operasyona katılmadık” açıklaması, âdetâ başarıya ulaşmış bir linççi güruhun yaratabileceğine eş o atmosferde rastlayabildiğimiz yegâne insanlık belirtisiydi. Bu açıklama sahtekârlıktır, değildir, bundan bahsetmiyorum (zaten muhtemelen sahtekârlık). Fakat en azından ortada üstlenilmemesi, sıyrılınması gereken vahim bir suç olduğu fark edilmiş ve bundan uzak durmaya çalışılıyordu.
Ve bu açıklamanın paylaşıldığı mesajın altına yazılanlar, işte bizi şu yeni formül ve dönüm noktası bahsine getiriyor.
Vicdanını ve aklını yitirmiş veya zaten baştan almayıp onun yerine silah edinmeyi tercih etmiş faşist ve sadist sürüleri değil yalnız karşımızdakiler. Kuvvete kudrete sahip devlet adamlarından başlayıp sıradan insana uzanan bir tür yeni küresel ideolojik hat sözkonusu. Bu hat, 20. yüzyılın belalarından insanî çıkış yolu olarak ne bulunmuş benimsenmişse kaldırılıp çöpe atılmasıyla, yeryüzü adaleti, eşitlik, insan haysiyeti gibi kavramların terk edilmesiyle, insanlığın net çizgiyle ikiye ayrılmasıyla inşa ediliyor. Tene bıçak batırılarak çizilen bir çizgi bu.
Bu gelişmenin temelinde, “aşağıdan” azgelişmiş göçmenlerin gelip “yukarıdaki” müreffeh toplumların huzurunu bozacağı korkusu gibi ideolojik-psikolojik etkenlerin yanısıra, ekonomik de diyebileceğimiz, “altyapısal” nedenler var: Sanayileşmenin başlangıcından bu yana ilk defa, egemen sınıfların ayrıcalıklı yaşamlarını ve egemenliklerini sürdürebilmek için ihtiyaç duydukları bağımlı çalışan sayısı, hâlihazırda işgücünü satacak işveren arayan nüfustan çok daha az. Yani ortada bir “gereksiz nüfus” var. Aynı zamanda, insan denen canlının üzerinde yaşadığı gezegenin, dünyanın, bitmek bilmeyen, aksine genişleyen bütün ihtiyaçlarıyla birlikte böylesine kalabalık nüfusu kaldıracak hali kalmadı. İklim dahil bilumum çevre sorunları, insanlık sekiz buçuk milyar değil de meselâ iki milyar kişiden oluşsa hiç de bugünkü kadar ölümcül boyutlara ulaşmayabilirler. Yakın zamana kadar vazgeçilmez görünen -ve artık tartışma konusu edilebilen- birtakım ahlâkî -yani aslında ideolojik- engeller kalksa, nüfusun “gereksiz”leştikçe azaltılmasının yolları daha kolay bulunabilir. Günümüzde “ulaşılan” -aslında düşülen- ahlâkî seviye ve dünyanın her yerindeki ortalama büyükşehir insanının zihniyetinde ve günlük yaşamında diğerkâmlığın kapladığı ufalan yer gözönüne alınırsa, insanların çoğunun, “azaltılacak”lar başkaları olduğu takdirde, böyle bir tenhalaştırmaya ses çıkarmayacağı tahmin edilebilir. Vicdan sahibi insanlar elbette hep olacaktır, lâkin yüzlerini ellerindeki telefonlardan kaldırmaksızın üstlerine yürüyecek, kendinden geçmiş kitlelere seslerini duyurabilecekler midir?
Meramımı izah edebildiğimi umuyorum. Büyük bir altüst oluş, kimbilir, belki de altüst olmadan geçiş dönemi yaşıyoruz. En büyük dönüşüm, kendimizle ilgili algımızda, idrakımızda. Gençlik, sağlık, fitlik, güzellik vs. ideolojilerinin, sürekli hızla değişen teknolojiye ayak uydurabilme-uyduramama veya bu teknolojiden zaten tamamen yoksun olma hallerinin, bunların yolaçtığı ayrımların ten rengi ayrımlarıyla, coğrafyayla, etnik kökenlerle, dinler mezheplerle biraraya gelerek esas insanlar-gereksiz insanlar kümeleri meydana getirmesine şahit oluyoruz. Ya da mâruz kalıyoruz.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant’ın henüz 9 Ekim günü “insanımsı hayvanlar” ile savaşacaklarını açıklaması, basit bir ırkçı dangalaklığı değildi. İsrail’in 8 Ekim’den bu yana yürüttüğü etnik temizlik-soykırım harekâtının, sırf kendi çıkarları için bile uluslararası hukukun koruyucusu kesilmesi beklenecek mercilerce her yönüyle meşru bulunması, basit bir tarafgirlik ve çıkar hesabı değil. Dört rehineye karşılık çoluk çocuk iki yüz on ölünün insanlığın böylesine kalabalık bir kesimince “doğal” bulunması basit bir vicdansızlık göstergesi değil.
Başkalarının insandan sayılmadığı ideolojilerin hem insan topluluklarına hem devletlere yön verebildiği, bedelinin on milyonlarca can kaybıyla ödendiği yüzyıllardan geçildi, bugünlere gelindi. Gelinen noktada, hiç de kapalı kapıların, biz sıradan vatandaşlar için aşılmaz duvarların ardında, gizli saklı değil, açıkça, yüzsüzce, “bu tavır yarın beni ne duruma düşürür…” kaygısını zerrece taşımaksızın, o feci formül, yaldızlı tebeşirlerle tahtalara yazılıyor, renkli kompozisyonlar içerisinde projeksiyonlarla yüksek binaların üzerine yansıtılıyor: 4 insan >{büyüktür} 210 insanımsı hayvan.
Nuseyrat Katliamı ertesinde, dünyanın üzerine çöken yeni faşizmin nasıl bir nevi “ana akım” ideolojisine dönüşmekte olduğunun bugüne kadarki en bariz kanıtlarından biriyle karşılaştık. İleride tarih yazılırken -yazılabilecekse- insanın ahlâkî-ideolojik dönüşümünün öyküsü şüphesiz 1980’lerdeki neoliberal taarruzdan başlatılacak, ancak “sıçratıcı” olarak Donald Trump’ın adı Margaret Thatcher’dan daha çok anılacak, utanç zincirlerinden tamamen kurtulma ve “açılma” anı olaraksa, “öteki”ni insandan saymayanların ölü çocuk bedenleri üzerine lazerle yansıttığı formülün ışıldaması kayda geçecek: 4x > 210y.
Yazarlar
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları






















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024